10 Aralık 2017

2017-2018 Bursa İl Birinciliği Seçme Turnuvası

2017-2018 Bursa İl Birinciliği Seçme Turnuvası, 11-12 Kasım 2017, Bursa

Resmi Site

Sıralama

27 Kasım 2017

22 Kasım Dünya Diş Hekimliği Günü Satranç Turnuvası

22 Kasım Dünya Diş Hekimliği Günü Satranç Turnuvası, 25-26 Kasım 2017, Özlüce, Neşve Kafe, Bursa

Resmi Site

Sıralamalar
A Kategorisi      B Kategorisi

11 Kasım 2017

2017 Dünya Gençler Şampiyonası, 13-25 Kasım 2017, Tarvisio, ITA

2017 Dünya Gençler Şampiyonası, 13-25 Kasım 2017, Tarvisio, ITA

Sıralamalar

Erkekler   Kadınlar

23 Ekim 2017

Satrançta yenilmek

Satranca önem verenler satrançta yenilmeyi hafif bir olay olarak alamaz. Umutsuz durumlarda sonuna kadar savaşan bir oyuncu olarak ün yapmış Alekhine bile arada bir, Şah’ını tahtadan alıp odanın öbür ucuna fırlatarak oyunu terk ederdi. Çok tuhaf ve gergin bir insan olan Nimzovich, oyunu kaybedince masanın üzerine çıkarak şöyle bağırırdı: “Bu budalaya nasıl olur da yenilirim?” Atakları ile ün yapmış Spielmann, yenilince acı bir şey yutmuş gibi yüzünü ekşitirdi. Satrançta çok zarif, fakat toplumsal ilişkilerinde o derece beceriksiz olan Rubinstein, yüzü kasılmış bir halde adeta “ruhunu teslim ederdi. “Tüm açılış varyantlarını ezbere bilen “hesap makinesi” Grünfeld ise, yenilince hırçın bir hareketle saatini durdurur ve “geceye karışan bir Arap” kadar sessiz, tek kelime söylemeden sıvışıp giderdi. Bardeleben yenileceğini anlayınca saatini çalışır durumda bırakarak oyun odasından çıkar ve bir daha dönmezdi: böylece oyunu 2,5 saatte 40 hamle yapmamış olmaktan (satranç dili ile saatinde bayrak düştüğü için) kaybederdi. Satrançta yenilgiye karşı bu gibi tepkiler normaldir. Çünkü satranç gerçekten acımasız bir çatışmadır. Oyuncular oyuna eşit koşullarda başlarlar. Oyun baştan sona mantık ve matematik ile doludur; bu bakımdan yenilince, gerçekten ezilmiş gibi olursunuz. Yenmeyi bu kadar istemenizin bir nedeni de yenilginin bu kadar acı oluşudur.
Satranç turnuvalarında istediği sonucu alamayan oyuncular, yenilmelerini çoğu kez gerçek olmayan bir özüre bağlarlar. “Kazanıyordum ama dalgınlığıma geldi, yanlış bir hamle yaptım” veya “Karşımdaki uzun uzun düşündü, sinirim bozuldu”, ya da “O gün çok başım ağrıyordu, düşünemedim”. Mutlak bir yerleri ağrımıştır, öksürükleri tutmuştur, oynadıkları yer karanlıktır veya aksine karşıdan gelen güneş gözlerini kamaştırmıştır, tahtayı iyi görememişlerdir. İngiliz büyük usta Amos Burn boşuna şu iğneli sözü söylememiştir: “Bugüne kadar yendiğim herkes, hasta olduğu için yenildiğini söyledi: ne yazık, sağlam tek kişiyi yenememişim…” Tanınmış bir oyuncu turnuvadaki yenilgisini aşırı sessizliğe bağlıyordu, o daima gürültülü yerlerde oynamaya alışıktı. Ölümsüz oyunculardan Tarrasch bile 1895 Hastings Turnuvasındaki başarısızlığını şöyle açıklamıştı: “Deniz havası yaramadı bana” Tabii deniz havasının rakiplerine neden iyi geldiğini söylemiyordu. Bu turnuvada Teichmann ile oynayan Tarrasch, oyunun bitmesine iki dakika kala, oturduğu yerde uyuyakalmıştı. Teichmann seslendi: “Hamle sizin doktor!” Fakat yanıt yoktu. Ancak üçüncü seslenişte Tarrasch uyandı, etrafına şaşkınlıkla baktı ve acele bir hamle yaptı, fakat zamanı dolmuştu, oyunu kaybetti. Herhalde deniz havası nedeniyle üstüne ağırlık çökmüştü. Aslında ise zaten yeniliyordu, üstüne çöken yenilginin ağırlığı olmalıydı. Tarrasch bu yenilgiyi özellikle unutamadı, çünkü rakibi Richard Teichmann, turnuvalarda hemen daima 5. olduğu için “Beşinci Richard” takma adı ile anılan ve normal olarak Tarrasch’ın yenmesi gereken biriydi. İnsanlardan çoğunun, çoğu kez yenilgilerine neden olarak kendilerinden başka herkesi ve her şeyi gösterdikleri ve kendilerini suçsuz buldukları bir gerçektir: satranç yenilgileri bunun en güzel örneklerinden biridir. John Steinbeck’in “Yukarı Mahalle” romanındaki “iyi kalpli serseriler”, arkadaşlarına hediye olarak aldıkları bir damacana içkiyi oturup kendileri içerler. Gerekçeleri şudur: “Dostumuz bu kadar içkiyi yalnız içerse sarhoş olur, başına iş açılır: iyisi mi onu kötülükten korumak için biz içelim şu içkiyi…”

Dr. Selçuk Alsan

Alıntı: Satranç Dünyası

08 Ekim 2017

2017 Avrupa Kulüpler Kupası, Antalya, TUR

2017 Avrupa Kulüpler Kupası, 7-15 Ekim 2017, Antalya, TUR
Resmi Site

Sıralamalar
Açık    Kadınlar


Facebook fotoğraflar David Llada

Fotoğraflar David Llada

07 Ekim 2017

2017-2018 Bursa Yıldızlar ve Küçükler İl Birincilikleri

2017-2018 Bursa Yıldızlar ve Küçükler İl Birincilikleri, 14-15 Ekim 2017, Ertuğrul Sağlam Spor Tesisleri

Resmi Site

06 Ekim 2017

2017-2018 Bursa Emektarlar Satranç İl Birinciliği, 14-15 Ekim 2017

2017-2018 Bursa Emektarlar Satranç İl Birinciliği, 14-15 Ekim 2017, Ertuğrul Sağlam Spor Tesisleri

Resmi Site

Son Sıralama


12 Haziran 2017

2017 Uluslararası 5. Çeşme Açık Satranç Turnuvası

2017 Uluslararası 5. Çeşme Açık Satranç Turnuvası, 12-18 Haziran 2017, Çeşme, İzmir

Resmi Site

Canlı Yayın


Fotoğraflar

23 Mayıs 2017

11 Mayıs 2017

Bursa 19. Açık Satranç Turnuvası

Bursa 19. Açık Satranç Turnuvası, 12-14 Mayıs 2017, Merinos, Bursa

Turnuva Sayfası

Sıralamalar
A Kategorisi   B Kategorisi   C Kategorisi

Fotoğraflar

04 Mayıs 2017

Satranç

Gerek dünya politikasının, gerek yerel politikaların karşılıklı hamleleri genellikle satranca benzetilir. Bizde ise, özellikle iç politika, ayrıntılı ince hesaplara, uzak görüşlere, derin analizlere pek dayanmadığı için, böylesi bir benzetmede, satrancın yerini el topu almıştır. Topu bazen Sayın Ecevit, Sayın Demirel’e atar, bazen de Sayın Demirel, Sayın Ecevit’e…

Oysa el topuyla satranç arasındaki fark, ıslık çalmakla keman çalmak arasındaki fark kadar büyüktür. Birincisinde ayak oyunları önemlidir, ikincisinde ise beyin…

Her alanda el topundan satranca geçmek, yaşam üslubunda kıvırtmacadan, düşünceye ve yaratıcılığa geçmek sayılabilir.

Bu nedenledir ki, çağdaş eğitimde satranç, okullarda öğretilen bir ders olmaya başlamıştır.

Satrancın birçok  özellikleri arasında en ilginç yanı, kendi strateji ve taktiklerinde toplumsal değişimleri izlemesidir. Örneğin ortaçağda, Vezirle Fil, Piyonlar gibi kare kare yürürlerdi. Henüz büyük deniz yolculuklarının başlamadığı bir dönemdi o. Bunun etkisiyle İspanyol oyuncuları Vezirle Filin menzillerini büyüttüler ve bugünkü duruma getirdiler. Derebeyliklerin yerini merkezi krallıkların almaya başlamasıyla da yine aynı dönemde satrançta Rok yapma hakkı benimsendi.

Rok, özel bir hakkı kullanarak Şahın durumunu güvenceye almak demektir ve bu hakkı kullanma bazı kurallara dayanır:

  1. Şahın o ana kadar hiç oynamamış olması
  2. Kalenin hiç oynanmamış olması
  3. Şahın mat tehdidi altında bulunmaması
  4. Rok yaparken Şahın mat tehdidi altından geçmemesi
  5. Şahla Kale arasındaki karelerin boşalmış olması.
Bunlar aynı zamanda bir krallığın da kurulabilme koşullarıdır.

16. yüzyılda satranç özellikle en çok İspanya, İtalya ve Fransa’da oynanıyordu. O ülkeler aynı zamanda Rönesansın da beşiğiydiler.

17. yüzyılda birdenbire yeşeren büyük düşünürlerle birlikte, satrançta da ünlü teorisyenler ortaya çıktı. Özellikle Gioachine Greco’nun (1600-1634) geliştirdiği saldırı tekniği, ta 19. yüzyılın ortalarına kadar geçerliliğini korudu. Greco’dan sonra 18. yüzyılın ortalarına kadar satrançta pek bir yenilik göze çarpmıyor. O dönemler imparatorlukların geliştiği yıllardır. Ama, birden 18. yüzyılın ortalarında satranç dünyası büyük bir canlılık kazandı. Çünkü düşünceler genişliyor, hızlanıyor ve Fransız devrimi yaklaşıyordu. Satrancın merkezi de Paris’teki Regence kahvesi olmuştu. Rousseau’lar, Diderot’lar, Voltaire’ler, La Sage’lar, Beaumarchais’ler ve daha sonra devrimci Camile Desmoulins’ler, teğmen Bonaparte’lar, Alfred de Musset’ler bu kahvede satranç oynuyorlardı.

Ve büyük Philidor yeryüzünün en önde gelen satranççısı oluyordu. Yazdığı “Satrancın Analizi” yapıtı, yüzyıl boyunca önemini yitirmedi. Satranca ilk kez mantıksal analizi getiriyordu ve ağırlığı “Değeri yüksek aletlerden” “Piyonlara” kaydırıyordu. Soylulara karşı halk, satrançta da ağır basıyordu.

Philidor aslında müzisyendi. Yirmi beş opera ve opera-komik bestelemişti. Yirmi dört tane de çocuk yapmıştı. Ve de satranca halk eylemini getirmişti.

1851’de Londra’da uluslararası ilk satranç turnuvası yapıldı. Dünyada da diplomatik ilişkiler hızlanıyordu. Turnuvayı Alman Anderssen kazandı. Çünkü siyasette de Almanya şahlanmaya hazırlanıyordu. 1871’de Bismarck orduları, 3. Napoleon’u Sedan’da bozguna uğratacaklardı. 1857’de New York’taki karşlaşmayı genç bir Amerikalı olan Morphy kazanmıştı.

1858’de Amerikalı Morphy ile Alman Anderssen arasında bir maç ayarlandı. Morphy iki kez ardı ardına Anderssen’i yendi. Ama ne çare ki amatörlere karşı sırtı dönük olarak sekiz kişiyi alt eden bu Amerikan satranççısı yurduna dönünce satrancı bıraktı.

Morphy’nin özellikle açılış tekniği rakiplerine oranla çok üstün ve çok güçlüydü. Daha başlangıçta açılma tekniğiyle avantajı ele geçirir ve hesaplı fedakarlıklarla partiyi daima galip bitirirdi.

Kendi gücünde olmayanları mat etme becerisi çok ustaca ve acımasızdı.

1894’de ikinci bir Alman dünya vitrinine çıktı: Lasker. Bir dahiydi. Satrancı sade bir dövüş olarak benimsiyor, simetrileri daima bozuyor ve berabere kalmaktan nefret ediyordu.

1921’de Lasker’in sırtını satranç tarihinde en az oyun kaybetmiş olmasıyla tanınan Küba’lı Capablanca yere getirecekti.

Birinci Dünya Savaşından sonra da birden Slavlar ön plana çıktılar. Bunların da en önünde Alekhine geliyordu. Alekhine’in en önemli özelliği saldırıya geçmek gerektiği zaman, geri pozisyonlarda zayıflık yaratmaktan korkmamasıydı. Ama hiçbir zaman karşısındakine bu zayıf durumdan yararlanma olanağını bırakmazdı.

1927’de Capablanca ile Buenos Aires’te karşılaştılar. Oyun tam otuz iki parti sürdü. Maçın  sonunda Alekhine dünya şampiyonu olmuştu.

Dünya Satranç tarihinde rastlanmamış bir deliliği ve kendine göreliği vardı Alekhine’in…Oynadığı oyunların analizini yapma olanağı bile yoktu. 1935’te şampiyonluğu Hollandalı Euwe’e bir aralık kaptırır gibi oldu. Ruhsal bir çöküntüye düşmüştü bir an… Ama, 1937’de yeniden şampiyonluğu ele geçirdi ve 1946’da ölünceye kadar da elinde tuttu.

Günümüzde eşiz dev bir satranççı olarak kabul edilen Amerikalı Robert Fischer’in Sovyet Spassky ile oynadığı partiler, starteji olarak füzeler dönemini yansıtır…Uzun menzilli aletler gerilerden bütün tahtayı kontrol altında tutarlar…

Yazık ki, Fischer çekilmiş gibi görünüyor şampiyonalardan. Bütün dünya Sovyet Karpov’la karşılaşması için yalvardığı halde çağrılara yanıt vermiyor.

Burada acıklı olan, Türkiye’nin, satrancın en az yaygın olduğu ülkelerin başında gelmesi… Onun için de ayak oyunları ağır basıyor bizde.

Elimde olanak bulunsa vaktiyle cezaevinde yapmaya çalıştığım gibi satrancı yurdun en kuytu köşelerine kadar yaymaya uğraşır; genç kuşaklara önce satranç, sonra yine satranç öğrenmeleri için her türlü çabayı harcardım…

Belki önümüzdeki yıl Balkan satranç turnuvası İstanbul’da oynanacak… Ne yazık ki, yerli federasyonun bunu göğüsleyecek maddi gücü yok…

Başvurdukları önemli kişiler de:
-  İşimiz mi yok yahu., diyorlarmış. Bizim satrançla, tavlayla uğraşacak zamanımız mı var?

Satrancı tavladan ayıramadıklarına göre, elbet sapı da samandan ayıramayacaklardır.

Benim de kişi olarak bir özelliğim var satrançda, o kadar sevdiğim ve vaktiyle üstünde o kadar çalıştığım halde, bir türlü doğru dürüst oynayamamak. Yaşım otuzları geçtikten sonra öğrendiğim için, özdeşleşemedim satrançla. Hep mat olmak için oynarım. Başka da hiçbir oyun bilmediğim için yine sadece satranç oynarım. Cezaevi yıllarında ona o kadar çok şey borçluyum ki… Türkiye’nin de satrancı gerçekten sevip benimsemesiyle, bu borç bir gün ödenir belki…

Çetin Altan
24.10.1979, Milliyet

25 Nisan 2017

Kahraman Olgaç

Kahraman Olgaç, (d. 1 Mart 1923, Adana - ö. 27 Mayıs 2009, Ankara), satranç oyuncusu.
Lise eğitiminin ardından İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi'ni bitiren Olgaç, Merkez Bankası'nda çalışmaya başlayarak iş hayatına atıldı. 1944 yılında satranç oynamaya başlayan Kahraman Olgaç, 1948 yılında Ankara satranç şampiyonu oldu. 1954 yılında Türkiye Satranç Federasyonu'nun kurulmasında büyük rol oynadı. Federasyonun resmileştirilerek devlete bağlı bir kurum haline gelmesi için, kuruluşundan 1991 yılına kadar uğraş verdi.
Milli takıma girerek 1974 Satranç Olimpiyatlarında Nice'te yapılan yarışmaya Türkiye'yi temsilen katıldı. Uzun yıllar Cumhuriyet,Hürriyet ve Milliyet gazeteleri ile Bilim ve Teknik dergisinde satranç üzerine çeşitli yazılar yazdı. Uluslararası satranç hakemi olan Olgaç, Satranç Öğrenelim adıyla 7 serilik kitap dizisi yazdı. İlk başkanı olduğu Türkiye Satranç Federasyonu'nda bir dönem daha başkanlık yaptı, ayrıca onursal başkan seçildi. 2000 yılında Dünya Satranç Olimpiyatları'nın İstanbul'da yapılması için büyük çaba gösterdi. Merkez Bankası'ndan emekli olan Kahraman Olgaç bir dönem TRT televizyonlarında satrançla ilgili program yaptı. Türkiye'de özellikle çocuk yaşlardan başlayarak satrancın sevdirilmesinde önemli katkısı olmuştur.
Kaynak: Wkipedia

2000 Yılında Türkiye Liginde oynamak için Aydın'a gitmiştik. Turnuva başlamadan önce Kahraman Olgaç'ın şu sözleri söylediğini hatırlıyorum:

"Marifet iltifata tabidir."

"Tanrı önce oyuncuları yarattı."

22 Nisan 2017

Bursa 18. Açık Satranç Turnuvası

Bursa 18. Açık Satranç Turnuvası, 21-23 Nisan 2017, Merinos, BURSA
Turnuva Sayfası

Sonuçlar / Sıralamalar
A Kategorisi     B Kategorisi

Yönerge

17 Mart 2017

Bursa Heykel Rotary 2. Satranç Turnuvası

Bursa Heykel Rotary 2. Satranç Turnuvası, 17-19 Mart 2017, Bursa

Turnuva Sayfası

A Kategorisi

B Kategorisi

09 Mart 2017

Bursa 17. Açık Satranç Turnuvası, 10-12 Mart 2017

BBB 17. Açık Satranç Turnuvası, 10-12 Mart 2017, Merinos Atatürk KKM.

Turnuva Sayfası

A Kategorisi

B Kategorisi


01 Mart 2017

2016-2017 Bursa Kadınlar İl Birinciliği

2016-2017 Bursa Kadınlar İl Birinciliği, 25-26 Şubat 2017

Resmi Site

Sıralama


03 Ocak 2017