"Mat Olmak" satranç oyununda yenilmek anlamına gelen bir deyimdir. Aynı zamanda günlük hayatta bir iş sonunda, karşılık veremez duruma gelmek anlamında da kullanılmaktadır.
Yıllar önce, bir satranç büyükustasının mat olup yenildiği zaman, kızgınlığından satranç tahtasını parçalayıp kırdığını duymuştum.
Alman asıllı satranç büyükustası Dr. Uhlmann, 25 kişiye karşı oynadığı simültane (aynı anda) oyunda, önemli bir taş olan vezirini kaybedince, derhal rakibinin elini sıkarak tebrik etmiş ve oyunu terk etmiştir. Büyükusta “mat olmamıştı” ancak, yenilgiyi büyük bir olgunlukla karşılamış ve yüksek ahlaklı bir davranış göstermiştir.
Her spor karşılaşmasında olduğu gibi, satranç oyununun başında ve sonunda rakipler el sıkışırlar. Sonuçta satranç ta bir düşünce sporudur. Sporun bir oyun olduğunu unutan bir toplum olduk ne yazık ki! Rakibimizi ya yumurta atarak karşılıyoruz, ya da sahte dostluk gösterisi ile “çiçek sunarak”. Fair-play’in nasıl olduğunu görmemiz için yurt dışı spor karşılaşmalarını daha dikkatli izlememiz yeterli olacaktır.
Satranç tarihine baktığımız zaman, her büyükustanın diğerlerinden üstün yönleri vardır. Aljechin, Tal ve Spaski saldırı ustalarıdır. Lasker ve Botwinnik ilerideki bir çok hamleyi hesaplarken, Petrosyan savunma oyunuyla ünlenmiştir. Karpov, pozisyon oyunu oynayıp, mat etmek için en uygun zamanı kollar ve rakibini mat etmeyi başarırdı. Kasparov dinamik bir oyun oynar ve çok kuvvetli hesap yapardı. Morphy ve Marshall açık oyunu çok iyi oynarken, Steinitz bilimsel pozisyon oyunu ile meşhurdu. Fischer çok iyi açılış yapıp, oyun ortasında kazandığı avantajı, oyun sonunda ustaca kazanca dönüştürürdü. Capablanca, başlangıçta basit, ancak oyun sonunda çok kuvvetli oynardı.
Sıradan bir satranç oyuncusu, kazanmak için, diğer deyişle “Mat olmamak” için ne yapmalıdır? Hamleleri iyi hesaplamalı, gerektiğinde tehdit, baskı yapmalı (rakibe değil taşlara!), feda yapmalı, rakibine fırsat vermemelidir. Rakip Şaha doğrudan saldırmalıdır. Büyük İskender filminde, Makedonyalı İskender, Pers ordusuna karşı zafer kazanmıştı. Savaşı kazanma stratejisi, çok iyi korunmuş Pers kralına doğrudan saldırıp kaçırmak olmuştu.
Bir satranç anekdotu: Philidor, zamanının en iyi satranççısı sayılırdı. Herkes onunla satranç oynamak isterdi. Aynı zamanda opera bestekarı Philidor, satranç için bazen zaman bulamaması nedeniyle –efsaneye göre- bir şempazeye satranç öğretti. Bir gün bir İngiliz ziyaretçi gelip Philidor ile satranç oynamak istedi. Philidor, çalışmak zorunda olduğunu, eğer kabul ederse maymunu ile bir parti oynamasını teklif etti. Teklifi kabul eden İngiliz ilk oyunda “Mat olunca” maymuna öyle bir tokat attı ki, zavallı maymun uluyarak korku içinde dolabın üstüne çıktı. Philidor odaya geldiğinde, İngiliz af dileyip asla bir daha tekrarlamayacağına söz vererek maymunla bir kez daha oynamak istedi. Güç bela ikna edip indirdiler zavallı hayvanı. Philidor bu kez odada kalıp maçı izledi. Yarım saat sonra maymun birden sıçrayarak dolabın tepesine çıktı. İngiliz şaşkın bir halde dedi ki: “Bu sefer neden kaçtığını anlayamıyorum, ona bir şey yapmadım ki.” Philidor satranç tahtasına bakar der ki: “Bayım, üç hamlede mat oluyorsunuz.”
Satranç “İki ordunun burnu bile kanamadan” savaş yaptığı bir spordur. Psikolojileri hasta, savaş yanlısı ve saldırganlığın insanın normal dürtülerinin içinde olduğunu iddia eden insan ve tekellere karşı da satranç oyunu bir alternatiftir.
Yeni yılda satranç öğrenelim! Özellikle 7-12 yaş arasında çocuklarımıza satrancın büyük yararı olduğu bilinmektedir. Zeka gelişimine, karar verme ve hesap yapma yetilerine yararları olmaktadır. Çocuğumuza, arkadaşımıza veya bir dostumuza, yeni yılda bir satranç takımı hediye edelim. Savaş tehlikesi içinde olan dünyamızda “Barışçıl savaş oyunu olan satrancı yaygınlaştıralım”. Yeni yılda barış içinde yan yana, mutlu ve huzurlu yaşamak “Mat olmamak” için.
İhsan Dirican
Olay Gazetesi 28.12.2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder